Morley Colloghan
Dünyanın en güzel on romanını seçmek zannedildiğinden çok daha zordur. Bir kere bir eser, hakikaten kıymetli ise, başlıbaşına bir kıymet ifade eder ve başka eserlerle mukayese edilmesi doğru olmaz. Sonra edebiyatın en güzel 10 romanın seçen insan, ne de olsa kendisine en ziyade tesir eden romanları seçmek ve onların başkaları tarafından beğenilip beğenilmediğini kale almamak ister.
Ben böyle bir seçme yaparken kendi görüşüme ilaveten başkalarının bu husustaki fikirlerine de kıymet vermeyi muvafık buldum.
Cervantes'in Don Kişot'u dünyanın en kıymetli romanının şüphesiz ki en başında yer alır.
"Don Kişot", Cervantes'in iddia ettiği gibi, 16. Asır İspanyasında çok rağbette olan şövalyelik mevzuundaki eserleri hicvetmek için kaleme alınmış olsa dahi, kahramanının karakteri, bütün tarih devirlerine uyacak kadar hakikate yakındır.
Hayatın her cephesine normal bir görüşle bakan Don, sadece şövalyeler ve şövalyelik için çıldırıyordu. Nihayet bu mevzudaki eserler, aklını büsbütün başından alarak, onu muhafızı Sancho Panza ile birlikte, çocuklara, dullara ve zavallılara yardım etmek ve dünyaya adalet getirmek maksadiyle, bir şövalye gibi yollara düşmeye kadar sürükledi.
Cervantes, romanının kahramanının karakter portresini çizerken, kendisinden sonra gelen birçok romancılara tesir eden usule başvurmuştur. Mesela Don Kişot'un kendi kendini görüşü ile başkalarının kendisini görüşü arasında derin farklar vardı. Başına gelen acıklı veya hoş, birçok hadiselere bu hal sebebiyet vermektedir. Bu usul, sayısız romancılar tarafından tatbik edilmiştir.
Aynı romanda, Sancho Panza'nın karakteri de başlı başına bir san'at hadisesidir. Mantıkla hareket etmeye çalışan fakat herşeye rağmen efendisine inanan köylü Sancho Panza, şimdiye kadar başarılan en mükemmel basit insan portresidir.
Cervantes'in kudretli duygularla tezatın romandaki rolünü keşfeden ilk muharrir olduğuna şüphe yoktur. Büyük Fransız romancısı Balcaz da bütün san'atını, kudretli duygularla tezatlar üzerine kurmuştur.
Balzac'ın Goriot Baba adlı romanı, listemizde ikinci yere tam manasiyle layıktır. Bu roman, kızları tarafından mahvedilen bir babanın hazin hikayesidir.
İşten elini ayağını çekmiş bir un tüccarı olan ihtiyar Goriot, kızlarının lüks ihtiyaçlarını temin için fakir düşmüştür. Evinde yaşıyan şahıslar arasında tam bir tezat vardır. Restignac iyi aileden gelme fakat fakir bir gençtir. Aynı evde oturan Vautrin adlı şeytan gibi bir şahısla, daima bir mücadele halindedir. Vautrin onu cinayete kadar sürüklemeye çalışır. Kitabın sonuna doğru, ihtiyar Goriot, kızı tarafından terkedilerek perişan bir halde ölür.
Balzac'ın roman sahasındaki başarılarından başka, dikkate değer bir hususiyeti daha vardır. Stendhal mahlasiyle roman yazan Marie Henri Beyle'nin ilk defa olarak kıymetini anlıyan odur.
Stendhal, "Kırmızı ve Siyah" ile "Parma Manastırı" adında iki kitap yazmıştır. Ben, bunlardan Kırmızı ve Siyah'a listedeki üçüncü yeri vermeyi münasip buldum.
"Kırmızı ve Siyah" aşk, ölüm ve ihtirasların hikayesidir.
Romanın kahramanı Julien Sorel, hayatta muvaffak olmağa azmetmiş fakat iyi bir aileye mensup olmadığı için türlü güçlüklerle karşılaşan mağrur genç nümunesidir. Renal ailesiyle tanışması, başına gelen felaketlerin başlangıcıdır. Julien ile Bn. De Renal arasındaki aşk, nihayet zavallı gencin hayatının mahvına sebep olur.
Romanlarında, ebediyete mal olan karakterler yaratan Charles Dickens'in bir romanını da listemize dahil etmek haklı bir hareket olur. Hemen hemen herkesin tanıdığı David Copperfield dünya edebiyatının en dikkate değer romanlarından biridir.
Babasız kalan David Copperfield'in acıklı hayatı esnasında karşılaştığı kimseler, başlı başına birer karakter olup tam manasiyle hakiki hayattan alınmıştır.
Bundan sonraki iki roman, Dostoyevski'nindir. Bunlar "Suç ve Ceza" ile "Karamazof Kardeşler" dir.
Suç ve Ceza, paraya ihtiyacı yüzünden ihtiyar bir kadını katleden mağrur bir üniversite talebesinin hikayesidir. Fakat Raskolnikof'un işlediği bu cinayet, alelade bir cinayet olmayıp, gencin yüksek gururunun bir neticesidir.
Raskolnikof, ikinci cinayetini de işledikten sonra, kurnaz bir polis hafiyesi tarafından yavaş yavaş itirafa doğru sürüklenir. Nihayet Sonya adlı temiz ruhlu bir fahişenin tesiriyle gururu söner ve kendisinden beklendiği gibi itiraf etmekte gecikmez.
Karamazof Kardeşler, muhakkak ki, Dostoyevski'nin en muvaffak olmuş romanıdır. Rus hayatının bir portresi olan bu romanın kahramanlarının her birinin hayatı, ihtiyar Karamazof'un ölümü karşısında kendine göre bir istikamet alır.
Fransız yazarı Gustave Flaubert'in Madam Bovary'si, en beğendiğim romanlardan biridir.
Flaubert'in romanının bu eşsiz kahramanı, hayal dünyasında yaşıyan, Emma Bovary, dünya edebiyatının en ince şahsiyetlerinden biridir. Kaba bir taşra doktoru ile evli olan bu ince ruhlu kadının muhitinin, akibetini çizdiğine şüphe yoktur. Flaubert, hayallerinin ve muhitinin kurbanı olan Emma Bovary'nin ruh hallerini ölümüne kadar izlemekle, kadın ruhunu canlandırmayı bilmiştir.
Bundan sonraki iki roman, Rus romancısı, Kont Leon Tolstoy'un "Anna Karenina" ile "Harp ve Sulh" adlı eserleridir.
Harp ve Sulh, Napolyon'un Rusya istilası sırasında, Rus hayatını ve Rus sivil ve askeri çevrelerini canlandırmaktadır. Belirli bir kahramanı olmıyan bu romanı okuyanların birçoğu, "Harp ve Sulh" un asıl kahramanının Napolyon olduğu kanaatine varmışlardır.
Anna Karenina'nın dünya edebiyatının en nazik ve en sevilen kahramanlarından biri olduğuna şüphe yoktur. Giyinişi; sevgilisi için duyduğu hisler, çocuğu yüzünden duyduğu ıstırap, velhasıl herşeyi sevimlidir.
Emily Bronte'nin "Rüzgarlı Bayır - Ölmeyen Aşk" adlı romanı da kendi sahasında bir şaheserdir. Ruh fırtınaları ve ihtirasları arasında çırpınan Heatheliffe gibi ölmez bir erkek karakterinin, Emily Bronte gibi erkek tanımıyan, bekar bir kız tarafından nasıl yaratıldığı, birçok kimselerin hayretini uyandırmıştır.
10 romanlık listemi doldurmama rağmen Mark Twain'in Huckleberry Finn'inden bahsetmeden geçemiyeceğim. Huckleberry Finn adlı oğlanın karakteri ve Misisipi Nehri üzerinde heyecanlı maceralarının; büyük, küçük, herkesi hayran bırakmağa devam edeceğine şüphe yoktur.
Yukarıda bahsettiğim eserlerin dünya edebiyatının en kıymetli on şaheseri oldukları hakkında, benimle hemfikir olacağınıza kuvvetle inanıyorum.