Nihat Sami Banarlı
Banarlı, 1979, 1202.
Yakup Kadri’nin lisanı, meselâ Refik Halid’in Türkçesinde olduğu gibi, temel malzemesini ana dilimizin en güzel konuşulduğu yurt ve ev-âile Türkçesinden almış değildir. Bu nesirler sanatkârın şüphesiz pek geç tanıdığı ve Anadolu’da Oğuz Türkçesinin ilk mucizelerinden olan klasik ve edebî Dede Korkut lisanı arasında hiç bir münasebet yoktur. Yakup Kadri’nin nesri (...) Servet-i Fünun nesrinin daha hareketli bir devamı olarak başlamış, sonra, bilhassa Kitab-ı Mukaddes tercümesinin gerek üslûp, gerek ruh bakımından kuvvetli tesiri ile gelişerek işlenmiş, işlendikçe güzelleşmiş ve sanatkârının kendi mistik ruhunda kopan kıymetlerle süslenerek, zevkli, musıkîli ve çok kere mâveraî bir âlemden sesleniyormuş gibi tılsımlı bir sanat lisanı halini almıştır. Böylelikle san’atkârın, Erenlerin Bağından isimli eserinde nemalanarak Okun Ucundan terennümlerinde en olgun sesini bulan Yakup Kadri nesri, bugün edebî kıymeti aşılmak şöyle dursun, henüz kendisine yetişilememiş hususî bir nesir mümessili olarak ayrı bir hazla okunmaktadır.